P4C UYGULAMALARININ EĞİTİM ALANINA YANSIMALARI

-

-

Eğitim-öğretim sistemimizde karşılaşılan en büyük sıkıntılardan biri ezberci modeldir. Sistem, okul öncesi süreç haricinde ezber yönteminin büyük pay taşıdığı öğretim uygulamaları ile  yürütülmektedir. Öğrencinin deneyimleyerek öğrenmeyi anlamlandırması sınırlı kalmaktadır. Bilgiyi ölçmek; çoktan seçmeli testlere dayandırıldığı için daha çok ezber ya da eleme yöntemlerinin ağır bastığı görülmektedir.

Birkaç seçenekten birini seçmeye odaklı öğrenci, sorgulama yapma yetisini zamanla kaybetmektedir. Ezber yapma; sistemin hedeflediği bir kazanım olmamasına rağmen sınav odaklı çalışan öğrenci, muhakeme yapmaya gerek duymamaktadır.  Verileni hatırlayıp sınavda yüksek not alma ihtiyacı nedeniyle ezber yapmak, öğrenciler için bir bakıma gerekli hale gelmiştir. Düşünerek ve sorgulayarak cevap üretme gerektiren ölçme ve değerlendirme uygulamalarının olmayışı bu durumu pekiştirmiştir. 

İbn Haldun’un (1332-1406) dediği gibi “Çocukların eğitimi daha fazla köklü olup, daha sonraki yaşlarda alınan eğitime ve öğretime esas teşkil eder.” Çocuğa ve hatta topluma verilen değer, eğitim sistemi ile paraleldir. Sistem içerisinde aksayan kısımlar için sistem kendini geliştirecek bazı düzenlemeler yapmak zorundadır. Bu zorunluluk ile sistemdeki uygulamaların olumsuz etkilerini azaltmak için çalışmalara başlanmıştır. P4C bu uygulamalardan biridir. Kişi erken yaşta sorgulamaya, eleştirmeye, istişare etmeye başlarsa tüm hayatını etkileyen bir karakter kazanmış olur.  Düşünme yetisinin azalması, sorgulamayan ve muhakeme etmeden bilgiyi aktaran eğitim sistemi içerisinde P4C bir acil çıkış kapısı haline gelmiştir. 

Felsefe yapmak, aslında hayatın içinden olaylara akılca mantık yürütmeyi sağlamaktadır. Bir olayı, arka planda olanları, muhakeme ederek yorumlamayı sağlar. Dolayısıyla ezber sistemi içerisinde felsefe, sorgulama olmaksızın yüksek not almak için ezber yapma döngüsünden kurtulmanın en önemli ayağını oluşturmaktadır. Düşünen, sorgulayan, eleştiren bireyler hem kalıcı öğrenir hem de özgün fikirler üretebilirler.  Ezberci sistemle tembelleşen zihin felsefe sayesinde diri hale gelir.

P4C atölyelerinde kişi doğru cevap verme derdine düşmediği için, daha rahat yorumlama yapabilir. Çünkü P4C de tek bir doğru yoktur. Amaç fikrini doğru temellendirmelerle ifade edebilmektir. Tek doğrunun olmadığı ortamda, yanlıştan da söz edilmez. Bu sayede de yanlış yapma korkusu olmadan bilgi üzerine derin düşünme sağlanmış olur. Oysaki ezber sistemi, derin düşünmeye alan tanımamaktadır. Bu yüzden de ezberci sistem içinde yoğrulan öğrenci için ifade etme yeteneği başlangıçta zorlayıcı olabilmektedir. Çünkü ezberlemesi gereken tek bir doğru mevcut değildir. Bu durum aslında zihni afallatan ve düşünmeye zorlayan bir süreçtir. Zorlanan zihnin düşündüklerini dile getirmekte de güçlük çektiği gözlemlenebilir. Yani başlangıç için felsefe dersleri kişiye zorlayıcı gelmektedir.

Başlangıç oturumlarında kalıplaşmış ve hatta toplum tarafından genel-geçer yargılar ile fikirleri söylemek ön plandadır. Zamanla zihin açılıp mantık yürütme becerisi geliştikçe özgün fikirler, yaratıcı düşünme gibi kazanımlar oluşmaya başlar. Böylelikle ifade etme yetisi gelişmekte, olay ve olgu döngüsünün altındaki felsefi yapı daha hızlı fark edilmeye başlamaktadır. Mesela ahlak felsefesinin yardımlaşma kavramı üzerine düşünelim. Bu kavram ilk oturumlarda soruşturulduğunda genellikle “Başkalarına yardım etmek güzeldir.”, “Yardım edenler sevilir.” tarzında basmakalıp, içerisinde kendine ait fikir barındırmayan düşünceler duyulmaktadır. Sorgulayan topluluk, birkaç soruşturma deneyimi yaşadıktan sonra yardım etme kavramına birer ölçü koyarak bakmaya başlar. “Herkese her durumda yardım edilir mi?” gibi bir soru ile topluluğun genel-geçer yargısı üzerine daha derin düşünmesi sağlanır ve özgün düşünceler burada ortaya çıkmaya başlar. Burada size bir atölye deneyimimden bahsetmek istiyorum. Gelişmekte olan topluluğumla ölüm ve ölümsüzlük kavramları üzerine P4C soruşturması yapıyorduk. Yaş grubu 12-13 yaş idi. Birçok öğrencim ölümsüzlük iyi bir şey değildir, herkes bütün kaynakları tüketir savaşlar başlar gibi düşüncelerle birlikte düşünürken bir öğrencim ölümsüzlüğün aslında kaynaklar için savaşmanın gereksiz olduğunu sağlayacağını söyledi. Burada topluluktaki diğer öğrencilerimin farklı bir fikre bakması sağlandı ve üzerine düşünmeye başladılar. Aynı öğrencim fikrini şu şekilde temellendirdi: “Eğer ölüm diye bir şey olmasaydı insanlar ne kadar savaşırsa savaşsın kimse ölmeyeceği için kazanan da olmayacaktı ve savaşların anlamı kalmayacaktı.” Bu işte diğer tüm benzer fikirler arasında özgün bir fikirdi. Her ne kadar metafizik kavramlar zorlayıcı olsa da düşünme pratiği içerisinde zihnin farklılaşan bir görüş ile yeni bağlantılar oluşturduğu gözlemlenmektedir. Hatta yeni sorularla kavrama derinlemesine bakabilme desteklenir . Bu pratikler sayesinde özgün düşünen zihin, akademik başarıyı destekler hale gelir.

Felsefi olmayan bir konuşmada, bir soruya, bir cevapla karşılık verilir. Ama temelinde felsefe olan bir konuşmada, kişi genellikle bir soruya sorunun anlamını çözmeye çalışarak yanıt verir. Felsefe yapmak, en basit anlamda soru sorma işidir. Daha derin düşünmeyi sağlamak için yapılır. Eğitim-öğretim süreçlerinde bu nedenle sorulara en doğru cevap verenin değil, soru soran bireyin önemli görülmesi gerekmektedir. Bu yöntem eğitim anlayışının temeline alındığında, anlamlandırma ve derinleştirme ile öğrenme sağlanır. Soru soran bilmediğinden değil daha derin anlamlandırma yapmak istediğinden sorar. 

P4C uygulamalarında amaç sorulara cevap aramak değildir, bu yüzden belki de uygulamaya başlarken sorulan sorulardan daha fazla soruyla oturum bitirilir. Bu sayede zihin sorularına anlam bulmak için yeni araştırmalar yapmak ve cevaplar bulmak durumunda kalır. Yani sorular, yeni soruları onlar da merak duygusunu tetikleyen yeni cevapları sağlamaktadır. Eğitim ortamında merak duygusunu canlı tutmayı sağlayan bir araç olarak P4C ‘yi görmek mümkündür. Hatta okul öncesi dönemde yoğun olan merak duygusunun zamanla, sistem içerinde kaybolduğunu söyleyebiliriz. Ünlü gökbilimci Carl Sagan’ın bu konu üzerine yerinde bir tespiti vardır: Eğer anaokulu veya 1. Sınıf öğrencilerinin bulunduğu bir sınıfa girerseniz karşınızda bir sınıf dolusu bilim meraklısı bulursunuz. Size inanılmaz derinliği olan sorular sorarlar. Buradan çıkıp liselilerin bulunduğu bir sınıfa girerseniz bunları göremezsiniz. Karşınızda meraksız bakışlar bulursunuz.” Carl Sagan burada şu sorgulamayı yapıyor : “Anaokulu ile lise arasında biz bu çocuklara hangi kötülüğü yaptık ki bu hale geldiler?” Kaybolan şeyin merak etme olduğu aslında çok açık. Öğrenmeye ve hayret etmeye heyecan duymayan bireyler topluluğu birer mahkûmdan farksızdır. Maalesef ki ezber yapmanın merak duygusunu körelttiğini üzüntüyle görmekteyiz. Bu yaklaşımla birlikte okullar sorgulamadan düzene ayak uyduran, etrafı yüksek duvarlarla çevrili kontrol merkezleri haline gelmiştir.

P4C temeli alan çocukların ise ders esnasında daha çok soru sordukları, cevaplar içinde yeni anlamlar bulmaya çalıştığını, merak duygusu ile öğrenmelerini destekledikleri gözlemlenmektedir. Soru sormaktan çekinmeyen ve hatta fikirlerinin saçma, yanlış ve anlamsız olmadığını fark eden birey bilgi öğrenmeye daha istekli hale gelmektedir. 

UNICEF’in “Çocuk Refahı” raporunda Türkiye’nin 36 ülke arasında sondan ikinci olması sonucu bizi değiştirmemiz gereken bazı şeylere götürmektedir. Bu raporda  ruh sağlığı, fiziksel sağlık ve beceriler olmak üzere üç ana kategori değerlendirilmektedir. Çocukların beceri düzeyi, sadece akademik başarı değil; eleştirel düşünme, problem çözme ve bilgiye erişim gibi yaşam becerilerini de kapsıyor. Bu açıdan baktığımızda eğitim alanında daha çok felsefeye yer vermemiz gerektiği görülmektedir. Bu sayede sorgulama, eleştirel düşünme, özgün düşünme gibi kazanımları elde edebiliriz. Okulların yaşayan ve hissedilen, merak ve heyecan duyguları ile dolu mekanlar haline getirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle eğitimin en kıymetli basamağı merak duygusunu diri tutabilmek olmalıdır.

Bu yazıyı paylaş

DİĞER YAZILAR

YAZARA AIT YAZILAR

Aynı Kategoriden Diğer İçerikler

Teknoloji Çağında Ebeveyn...

Zamanı yavaşlatmaya ve çocuklarımızla bazı anları derinlemesine paylaşmaya ihtiyacımız olduğunu düşündünüz mü hiç? İçinde...

SESİN SÖZE DÖNÜŞÜMÜ:...

İnsanoğlu var olduğu andan itibaren düşünmekte, düşüncelerini dile getirmektedir. Bunu yaparken de çeşitli araçlar...

Manchester By The...

Sinemada mekân, olayların geçtiği ve yaşandığı yerdir. Somut anlamıyla ise bir şeyin bulunduğu fiziksel...