16. YÜZYILDA AVRUPA’DA NELER OLDU?

-

-

16. yüzyılın başlarında, Avrupa da dünya üzerinde olan değişimlerden etkilenmiş ve kendi payına düşeni almıştır. Bir etkinin aslında tüm dünya üzerinde neleri değiştirdiğini, yaşanan keşiflerin ülkeleri nasıl etkilediğini görürüz. Feodalizm düşüşe geçerken, kapitalizmin yükselmeye başladığı bu dönemde iki yeni sosyal sınıfı olmuştur.: Burjuvazi ve proletarya. Bu yüzyıl, hümanizma ve skolastiğin doruğa çıktığı bir dönem olduğu için, feodalizmin sömürüye dayanıyor oluşu, 15. Yüzyılın sonlarına doğru çözülmeye başlar. Toprakları işleyen ve feodal düzende ezilen köylüler, 16. yüzyılda toprak sahibi olmaya başlar ve senyör olurlar. Kapitalizm yükselince ise üretici ve üretim araçları birbirinden ayrılır. Feodal düzende artan her pay, köylüye kalırken, kapitalizmde sadece emeği ile var olup gerisi elinden alınır.

Coğrafi keşifler ile batı Avrupa ülkelerinde birçok gelişme yaşanır. Teknik, sosyal ve siyasal gelişmeler olur. Dokuma sanayisi gelişip, çeşitli dokuma ürünleri ortaya çıkar.  İpek, kumaş, bez, dericilik dokumacılık imalathanelerden daha yaygınlaşır. İşçi hareketleri bu dönemde başlar. Giderek durumu kötüleşen işçiler, isyan edip, yangınlar çıkartmaktadırlar. Düşen ücretler karşısında, yaşam koşulları zor bir haldedir. İşçiler bu dönemde kendilerini ve düşüncelerini olgunlaştırıp işçi hareketine başlarlar.

Avrupalılar 15. Yüzyılın sonlarında, “Büyük Coğrafi Keşifler” olarak adlandırılan yeni kıtaları keşfe çıkarlar. Harekete en erken olarak Portekizliler geçer. Bunun nedeni olarak siyasal ve dinsel sorunlar gösterilir. Ayrıca Avrupa, bu dönemde değerli maden sıkıntısı içerisinde olduğu için altın açlığı ön plandaydı. Bu büyük coğrafi keşiflerin baş nedeni olarak Osmanlıların Anadolu’daki ve Akdeniz’in doğusundaki ilerleyişleri gösterilmiştir.

Bilimsel ve teknik gelişmeler de bu keşiflerin koşullarını hazırlamıştır. Uzun süreden beri pusula ve eksene ilişkin dümenden yararlanılması, denizcilik sanatının iyi biliniyor olması ve coğrafya kuramlarının iyi bilinmesi bu yolculuğun görece daha kolay yapılabileceğini sağlamıştı.

Portekizliler Vasco da Gama’nın önderliğinde, İspanyollar ise Kristof Kolomb önderliğinde büyük keşiflere imza atarlar. Ve tabi ki Macellan ve El Cano’nun dünya çevresinde gerçekleştirmiş olduğu yolculuk, dünyanın yuvarlak olduğunu, aynı zamanda Avrupa, Afrika, Asya haricinde dördüncü bir kıtanın olduğunu ve sömürülmek için beklediğini ispatlar.

Feodalitenin bağrından doğmuş olan kapitalist iktisadi düzenin gelişmesiyle, İspanya ve Portekiz’in ardından İngiltere, Fransa ve Hollanda uçsuz bucaksız bir sömürgeci yayılım gerçekleştirmişlerdir. Avrupalı sömürgeciler, Amerika’daki topraklarında “Plantasyon” adı verilen özel bir işletme tipi yaratır. Afrika’dan getirilen yüzbinlerce köle, şekerkamışı ve pamuk üretiminde çalıştırılır. Afrika, iki yüzyıl içerisinde, iki milyondan fazla insanını bu elem çile için kaybeder. Büyük keşiflerle ortaya konan sömürge sistemi Asya, Afrika ve Amerika’daki milyonlarca insanın hayasızca yağmalanmasına dayanıyordu.  Tüm bu olan bitenleri kapitalinde anlatan Marx “Amerika’nın içinde altında gümüş bulunan bölgelerin keşfi, buradaki yerlilerin köle durumuna düşürülmeleri ve maden ocaklarına tıkılıp yok edilmeleri, Afrika’daki siyahi insanların avlanarak ticaret alanına dönüştürülmeleri kapitalist çağın ilkel birimlerinin yöntemleridir.”

Büyük coğrafi keşifler Avrupalının dünyasına, insan düşüncesine büyük boyutlar kazandırdı. Bir anda o zamana kadar bilmedikleri yıldızların, okyanusların, kitapların, bitkilerin ve insan ırklarının farkına vardılar. Bu durum Orta Çağ’dan kalan tek düze anlayışı alt üst ederek, sosyal düşüncede, bilim ve teknikte gerçek bir devrimi başlattı.

Avrupalılar dünya hakkındaki bilgilerini genişletip, egemenliklerini ve kültürlerini dünyanın dört bir köşesine yayarken, olağanüstü bir gelişme göstermişlerdir.  Bu döneme yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans adı verilmiştir. Sanat ve edebiyatta misli görülmemiş bir sertlikle gerçekçiliğin doruk noktalarına ulaşılmıştır. Engels bu dönemi, şöyle nitelendirmiştir. “İnsanlığın şimdiye dek tanıdığı, ilerici yönde en büyük alt üst oluş oldu bu. Bir devirdir ki Rönesans, devlere gereksinmesi vardı ve devler yarattı: Düşüncenin, tutkunun, karakterin devlerini, evrenselliğin ve derin bilginin devlerini.’’ Bu devir, olağanüstü parlaklıkta ve yetenekte kişilikler yetiştirdi. Hepsi bilim ve sanatın gelişmesine katkıda bulundular.

İtalya’da doğan, eski Yunan ve Roma çağına coşkuyla başlanış, güçlü bir düşünce akımıyla gelişerek Hümanizmayı doğurdu. Katolik kilise tüm doğal eğilimleri günah deyip damgalayarak insan kişiliğini alçaltırken, Hümanistler insanın yüceliğini ilan ediyor, aklının gücünü göklere çıkarıyordu. Bu dönemde göze çarpan isimler: Ariosto, Tasso, Estienne, Monteigne, Shakespare, Spencer, Cervantes Copernic, Galileo, Kepler, Erasmus, Machivelli Canpanella…

İtalyan Rönesansı 16. Yüzyılın ilk yarısında doruğa ulaşır. Resmin, heykelin, mimarlığın şaheserleri sergilenir. Portre sanatı, iç yaşama gösterilmeye başlanan ilginin etkisiyle bir değer kazanır. Leonardo da Vinci yalnızca büyük bir bilgin değil, devrin aynı zamanda en önde gelen ressamlarından biridir ve bu dönemi Rafello ve Michelangelo ile üç devinden biridir.

16. yüzyıl, aynı zamanda Avrupa’da reform yüzyılıdır. Reform deyince, Avrupa’nın büyük bir bölümünü Papalığın egemenliğinden çıkaran ve Protestan kiliselerinin kurulmasına yol açan dinsel hareket anlaşılır. Reform, burjuvazinin feodaliteye karşı ilk başkaldırışı oldu. Ezilen sınıflar, haksızlığın ve akıl dışı oluşumun bilincine varmadıkları sürece, feodalizm devrilemeyecekti. Başkaldırı kaçınılmazdı. Reform lehine coşkun bir halk akımı oluştu.  16. Yüzyıl burjuva reformunun habercisi Martin Luther’dir. Luther’e göre Hristiyan özgürlüğü, imanın bir parçasıdır.  Dünyasal konular bakımından kişi iktidarda bulunanlara tam bir alçakgönüllülükle boyun eğmelidir. Çünkü bu iktidar sahiplerini tanrı hoşgörü ile karşılar.

Lutherci reformun niteliği aydınlığa çıktığı ölçüde, köylü ve kentli halk muhalefetini ondan kopmakta olduğu da açığa çıkar. Hakla dayalı reformun başları arasında, dönemin en yetenekli ve en bilginlerinden biri olan Thomas Müntzer gelir. ‘’Yürürlükteki bütün iktidarlar devrime boyun eğmiyor ve katılmayı reddediyorsa yıkılmalıdırlar, bütün çalışmalar ve mallar ortak hale getirilmelidir… ‘’ cümleleriyle Engels Mültzer’in öğretisini özetlemiştir. Dönemin bu reformlarını Calvin’ci reform İngiliz reformu izlemiştir.

Sonuç olarak Avrupa da coğrafi keşiflerin dolayısıyla yaşanan Rönesans’ın medeniyetin gelişmesine ne kadar büyük katkı sağladığı yadsınamaz bir gerçektir.

Bu yazıyı paylaş

DİĞER YAZILAR

YAZARA AIT YAZILAR

Aynı Kategoriden Diğer İçerikler

P4C UYGULAMALARININ EĞİTİM...

Eğitim-öğretim sistemimizde karşılaşılan en büyük sıkıntılardan biri ezberci modeldir. Sistem, okul öncesi süreç haricinde...

SESİN SÖZE DÖNÜŞÜMÜ:...

İnsanoğlu var olduğu andan itibaren düşünmekte, düşüncelerini dile getirmektedir. Bunu yaparken de çeşitli araçlar...

Teknoloji Çağında Ebeveyn...

Zamanı yavaşlatmaya ve çocuklarımızla bazı anları derinlemesine paylaşmaya ihtiyacımız olduğunu düşündünüz mü hiç? İçinde...