Öteki Olarak Anlamak!

-

-

Eskilerden bir hikaye anlatılır: Bir zamanlar bir papaz, ahbaplık ettiği bir hahama giderek ondan Tevrat’ı kendisine öğretmesini ister. Haham, papaza Tevrat’ı anlamanın Yahudi doğmayı gerektirdiğini, aksi takdirde papazın bir Yahudi gibi düşünemeyeceğini söyler. Ancak papaz ısrar edince haham bir koşul öne sürer: Papaza bir soru soracak ve eğer doğru cevabı verebilirse Tevrat’ı öğretecektir. Papaz kabul eder. Haham sorar:

“İki adam bir bacadan düşer; biri kirli, diğeri tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?”

Papaz soruyu kolay bulur ve “Elbette kirli olan yıkanır,” der. Haham itiraz eder:

“Hayır, tersidir. Kirli adam karşısındaki temiz adamı görüp kendini temiz sanır ve yıkanmaz. Temiz adam ise karşısındaki kirli adama bakıp kendini kirli zanneder ve yıkanır. İşte sana Tevrat’ı anlayamayacağını söylemiştim!”

Papaz bu cevaba şaşırır ama bir soru daha sormasını ister ve bu kez doğru cevaplayacağını söyler. Haham yine aynı soruyu tekrar eder. Papaz, daha önceki cevabı hatırlayarak “Temiz olan yıkanır, kirli olan yıkanmaz,” der. Haham tekrar itiraz eder:

“Yanıldın! Temiz adam aynaya bakar ve temiz olduğunu görür, yıkanmaz. Kirli adam ise aynada kirini görüp yıkanır.”

Papaz şaşkınlıkla, “Ayna nereden çıktı?” diye sorar. Haham, “Sana tekrar söylüyorum, Tevrat kelamını anlaman mümkün değil!” der. Fakat papaz ısrar eder ve bir soru hakkı daha ister. Haham yine aynı soruyu sorar. Papaz bu kez her iki cevabı da düşünerek yanıtlar: “Eğer odada ayna yoksa temiz olan yıkanır; ayna varsa kirli olan yıkanır.” Ancak haham yine başını sallar ve şunu söyler:

“Hayır! Aynı bacadan düşen iki adamdan birinin kirli, diğerinin temiz kalması mümkün mü?”

Bu hikaye, basit bir sorunun bile ne kadar karmaşık olabileceğini gösterir. Asıl soru şudur: Bir dini, ona ait olmadan büsbütün anlamak mümkün mü? Bu, oldukça zor bir sorudur ve cevaplaması güçtür. Bir inancı, tamamen “öteki” olarak anlamak neredeyse imkansızdır. İşte bu noktada, dinler tarihi okumalarının önemi ortaya çıkar. Bu okumalar, bize ait olmayan bir dini anlamayı ve ona dair bir bakış açısı geliştirmeyi kolaylaştırır.

Dinler tarihine bakıldığında, her dinin belirli evrelerden geçtiği görülür. Dinlerin oluşum süreçlerini, topluma uyum sağlama dönemlerini, gelenekselleşip kalıplaştıkları devreleri ve reform çabalarını anlamak, bir dini herkes için daha anlaşılır hale getirir. Birçok din, zaman içinde değişip dönüşür ve bu dönüşüm dinin etkileşimde olduğu bireylerin düşünce yapısını da değiştirir.

Teolog Mendenhall, her dinin ilk anlama sürecinde bir girişe ihtiyaç duyduğunu söyler. Bir dinin ortaya çıkışını, zamanla toplumla nasıl bir uyum süreci geliştirdiğini ve bu uyumun hangi evrelerde değişim gösterdiğini doğru bir şekilde okumak, o dini anlamanın anahtarıdır. Dinlerin başlangıçta devrimci ve eşitlikçi bir yapıya sahip olup zamanla sınıfsal bir yapıya büründükleri bile görülebilir. Aynı şekilde, başlangıçta sapkın kabul edilen bazı düşünceler, yeterli destek bulduğunda dönemin ana inancı haline dönüşebilir.

Richard Holloway, birçok dinin başlangıçta sapkınlık olarak görüldüğünü, ancak zamanla yeterli mürit toplayınca yeni bir ortodoks haline geldiğini ifade eder. Örneğin, İbrahim Peygamber, çok tanrılı inanca karşı çıkarak tek tanrı inancını savunduğunda, halk tarafından sapkın olarak damgalanmıştır. Ancak zamanla bu inanç kabul görmüş ve hakim dine dönüşmüştür. Dinler zamanla mevcut düzenin bir parçası haline gelir ve başlangıçta karşı durdukları otoriteye benzemeye başlayabilirler.

Dinlerin reform süreçleri, genellikle geçmişin saadetli dönemlerine duyulan bir özlemi de barındırır. Her ne kadar reform hareketleri gelenekten kopma çabası olarak görülse de, bu süreçler her zaman geleneğin izlerini taşır. Reform hareketleri bile eskiye benzeme çabası içinde olabilir.

Dinler tarihi okumaları, herhangi bir dini araştırırken takip edilmesi gereken adımları anlamamıza yardımcı olur. Bir dini incelerken, sadece doğru cevaplar aramaktan ziyade, o dinin tarih boyunca geçirdiği dönüşümleri ve mensuplarının ona yüklediği anlamları kavramaya çalışmalıyız.
Okuma Önerisi: Richard Holloway – Dinin Kısa Tarihi

Sümeyra Demiryürek Barıldar

Bu yazıyı paylaş

DİĞER YAZILAR

YAZARA AIT YAZILAR

Aynı Kategoriden Diğer İçerikler

TEK KULLANIMLIK DOSTLUKLAR;...

İnsan, insanı tüketir mi? Birkaç gündür kafamda bu soru dönüp duruyor. Bahsettiğim tüketme, ilişki...

Kırık Yansımalar

 BİRİNCİ BÖLÜM – CAM KENARINDAKİ ADAM Saat, her zamanki gibi kendini unutturmuştu. Masanın üstündeki kahve...

Manchester By The...

Sinemada mekân, olayların geçtiği ve yaşandığı yerdir. Somut anlamıyla ise bir şeyin bulunduğu fiziksel...