Bir dünya düşünün, sadece beğeniden ibaret. Her şey sizin istediğiniz gibi şekilleniyor. Olumsuz olan her durum ve duyguyu anında silebiliyorsunuz. Kulağa ne hoş geliyor öyle değil mi?
Gelin, şimdi bu dünyada bir yolculuğa çıkalım! Burada tek kural sınırsızlık. Evet, doğru okudunuz, kuralları siz belirliyorsunuz. Herkes renkli! Bayanların renk renk saçları, tek düze yüz yapıları, dolgun ve şiş dudakları, beden seçimine göre sunduğu kıyafetler. Erkekler için durum farklı demeyi çok isterdim fakat onların da durumu pek iç açıcı değil. Mevcut cinsiyet kimliğinden sıkılmış olsa gerek, yenilikler denemek adına feminen bir tarza eğilim söz konusu. Ve bu akım yaşam şekline dönüşüp her gün yeni bir şekil ile ortaya çıkıyor. Sokakta, okulda, işte her yerde buna göre hareket ediliyor. Duruma uyum sağlayamayanlar ise garip görülüp dışlanıyor. Söz konusu olan dünyada mutsuzluğa yer yok. En ufak hüzün hissedildiği anda, iltifatların ve beğenilerin sayısıyla, doyumunu alıp, kişi ütopik mutluluğuna kısa sürede ulaşıyor. Ve daha çok, daha çok…
Bu noktada çok kavramının yerini hiçlik alıyor. Yaradılışımız gereği zorlanan bu sınırsızlığın bizi benliğimizden uzaklaştırdığını görüyoruz. Bunu, aile ve sosyal çevre takip ediyor. Salt yaratılmış dünya ile mevcudiyetin arasında sıkışmış bir nesil. Zihin gücünü unutmuş, değerleri yitik ve kayıp bir gençlik. Bu kaotik dünya yaşamının tükenmişliğini fark edenler, kendini kurtaranlar şanslıyken bu dünya ile yaşam arasında gidip gelenler arafta kalmaya mahkûm kalıyor.
Söylediğimiz gibi bu dünyada sınır yok ama bedenin ve beynin bir pik sınırı var. Bu ütopik dünya ne kadar hızlı şarj olup yenileniyorsa, beden ve beyin aynı oranda tükeniyor. İnsan doğasına, yaradılışına uygun olmayan her durum ve yaşam, bizi daha çabuk tüketmeye devam ediyor.
Canel Işık
Aile Danışmanı